İllüstrasyon: Duru Bebekoğlu
Rakı bizim jenerasyonumuz için hiçbir zaman ‘büyüyünce’ içilebilecek bir içki olmadı. Yeni nesil meyhaneler reşit olmamızla birlikte giderek çoğaldı. Rakı içme adabı, güzellemeleri veya aşırı anlam yüklemeleri bizim için hiçbir zaman geçerli değildi. Rakı içen kadının ayrı bir ‘tür’ kadın olarak değerlendirilmesini ise aklımız hiç almadı.
Tüm bunların yanında, herkesin sevdiği farklı bir rakı, şahsına münhasır bir rakı içişi ve çakır keyiflilik hali oldu. Kadehler arasında veya rakı ile çay içenlere keyifle eşlik edildi. Yıllardır süren bu ritüel keyifle sürdürüldü. Özetle, çoğunlukla kararında içtik (sayılır) ve hala da içiyoruz.
Ancak uzun süredir gözlemiyorum ki hayatımızda çokça yeri olan rakı, hiç bildiğimiz bir konu değil… Süpermarket rafından öncesini düşünmediğimiz birçok üründen biri. Çoğumuz anason görsek tanıyamayız. Rakının üzüm ile ilişkisine de çok azımız kafa yormuşuzdur.
Rakı konusunda pek bilgimiz olmasa da çokça fikrimiz var. Evde yapılan anason aromalı alkollü içkiye rakı diyebiliyoruz. Göbek rakısını tercih ediyoruz, şekersiz rakıları heyecan verici buluyoruz, sabah başımızı ağrıtmayan rakıyı tek geçiyoruz… Ama gerçekten rakı nedir, ne değildir hiç bilmiyoruz. Dolayısıyla rakı tercihlerimizi de çok bilinçli yapmıyoruz. Bir çoğumuz, sadece şişesini beğendiğimiz için bile bir rakıyı tercih edebiliyoruz. Keyfimizin o gün, o an, o rakıyı içmek istemesi bizim için yeterli olabiliyor.
Rakı dünyasında çok heyecanlı gelişmeler yaşandığı aşikâr. Son dönemlerde raflarda çok daha fazla rakı görmeye başladık. Kraft rakılar raflarda yerini alıyor ve giderek çeşitleri artıyor. Daha önce pek alışık olmadığımız “şekersiz, glütensiz, 10 distile, 15 filtrasyon” gibi ibareler artık her yerde. Seçenekler çoğaldıkça kafa karışıklığı da artıyor.
Her şeyin başı ise, bir rakı sever olarak yaşadığımız coğrafyanın önemli değerlerinden ve kendisinin çok ötesinde bir kültürü olan ‘rakı’nın ne olduğunu ya da ne olmadığını anlamak.
Rakının geleceği
Bu kültürel zenginliğimizi gelecek nesillere nesillere taşımak, Türkiye sınırlarını aşıp tüm dünyada tanınır bilinir hale getirmek için rakıyı önce derinlemesine öğrenmek, yeniden düşünmek, yeniden tasarlamak ve yeniden pozisyonlamak gerekiyor.
Yeni nesil meyhanelerin, rakılı kokteyllerin, “altın” serilerin bir adım ötesine geçme vakti geldi.
Bir içerik olarak RAKI
İçerik çağında yaşıyoruz. Her şeyin bir içerik haline geldiği, içeriklerin son derece hızlı tüketildiği… Rakı da çok katmanlı, çok renkli ve derinlikli bir ürün. Dolayısıyla harika bir içerik kaynağı. Nitekim son yıllarda rakı ve kültürüyle ilgili birçok yazılı ve sözlü içerik üretiliyor, kitaplar yazılıyor. Anason İşleri, Apero’nun Rakılı podcasti ve çok daha fazlası. Tüm bunlar yaşanırken, IWSA (International Wine and Spirits Academy- Uluslararası Şarap ve Alkollü İçkiler Akademisi) Anason Akademisi adında bir eğitim programı oluşturdu hem de Anason Muhabbetleri etkinliğine ev sahipliği yapıyor.
Benim yolculuğum
Bu yazı, uzun bir keşif yolculuğunun ilk yazısı. Çok uzun zamandır aklımda olan, bu konu üzerinde düşündükçe derinleşen, derinleştikçe nereden başlayacağımı bilemediğim bir konu. Sanıyorum bu yazıyı yazmaya başlamam ve yayınlamam tam olarak iki senemi aldı. Bekledim ki hem kendim hem de paylaşacaklarım hazır olsun, her şeyi bilerek bu yola çıkayım. Ama içine girdikçe ve öğrendikçe farkettim ki, ‘Rakı’ başlı başına uçsuz, bucaksız bir konu ve her şeyi bilme hedefi çok da gerçekçi değil. Bir de üstüne “Meyhane İhtisas Kitabı” gibi detaylı bir kaynak kitabı elime alınca, bunu bir işaret olarak kabul ettim artık yola çıkma vaktimin geldiğini hissettim.
Umarım benim için olduğu ve olacağı kadar yazıyı ve gelecek yazıları sonuna kadar okuyanlar için de keyifli bir yolculuk olur. Yolculuğun bir noktasında yollarımız kesişir ve bir rakı sofrasında buluşuruz…