2Mastori, Tanrı Misafiri ve Trata Ayvalık
Yeme içme deneyimlerine olan talep her geçen gün artıyor. Özellikle de çağdaş tüketicilerin alışılagelmiş bir restoranda yemek yerine, akılda kalıcı anılar yaratacak, eşle dostla heyecanla paylaşılacak, şaşırtacak, ezber bozacak ve bir “içerik yaratacak” deneyimlere para harcamayı tercih ediyor. Özellikle pandemi sonrası, imkânları olup da yarınlar yokmuşçasına yaşamaya başlayan kitleler; yaratıcılığın zorlandığı, her detayın özenle kurgulandığı, baştan sona nefes kesici deneyimler peşinde.
Bu deneyimler günümüzde pazarlama faaliyetlerinin de büyük bir parçası. Kullanıcı/ tüketici ile markanın bir araya geldiği, ürünlerin deneyimlendiği bu etkinlikler/lansmanlar/partiler günümüzde çoğunlukla “influencer”ların katılımıyla gerçekleşiyor. Türkiye’de herhangi bir pazarlama faaliyetinde bulunması neredeyse imkânsız olan alkollü içecek markaları için de deneyim pazarlaması belki tek aralık kapı.
İlgili herkesin Instagram üzerinden takip ederek katılabileceği 2Mastori, Tanrı Misafiri ve Trata Ayvalık deneyimlerimi yazdım.
Buyrunuz…
2Mastori, Round 3, Bodrum
Bazı etkinlikler diğer etkinliklerden çok daha gerçek, samimi ve içten. Kök Köken Toprak’ta Süray ve Doğu sayesinde tanıştığım ve 2Mastori ekibinden Burcu’nun paylaşımıyla haberim olan etkinlik benim için tam olarak bu kategorideydi.
Bir şekilde hayatın Bodrum’da buluşturduğu Burcu, Burak ve arkadaşlarının pandemi boyunca paylaştığı sofralar, sofralara eşlik eden şarap ve bira kapışmaları ve lezzetli yemekler bu etkinliğin temellerini atmış. Burcu, “ortaya konan yemek ne kadar farklı ve zorlu olursa olsun, en iyi eşlikçisi olan şarabı bulacağını” iddia ediyor. Burak ise yemek eşleşmelerinin kraliçesi şarap gibi gözükse de, ters köşe bir yaklaşımla en iyi eşlikçi kategorisinde biranın da hiç hafife alınmayacağını iddia ediyor. Katılımcılar ise Bodrum’u Bodrum yapan restoranlarda kapışmaya özel hazırlanan menüler eşliğinde bu tatlı kapışmaya tanıklık ediyor.
Deneyim, 2mastori Instagram hesaplarında başlıyor. Kendilerini, tutkularını, yolculuklarını ve sıkça sorulan soruları cevapladıkları içerikler üretiyorlar. Mevsimlere göre öneriler veriyor, yemeklerle şarap ve bira eşleşmeleri yapıyor ve bu eşleşmelerin arkasındaki mantığını anlatıyorlar. Yarattıkları dünyanın gerçekliği bu deneyimin büyüsünün temel taşlarını oluşturuyor.
İlk kapışma uzun süredir gittiğim en keyifli, lezzetli ve özgün mekanlarından olan Tuz Duman Kumda’da gerçekleşmiş. Şarap eşleşmelerinin galip geldiği ilk kapışmayı en kısa zamanda gitmek istediğim Dalga Beach’te Seray Öztürk’ün hazırladığı menü takip etmiş. Bu defa bira eşleşmeleri gecenin kazananı olmuş. Benim gitme şansı yakaladığım etkinlik, 2Mastori kapışmasının üçüncüsüydü. İki etkinliğin sonucunda durum, 1-1’di.
Bu etkinlik aynı zamanda büyüleyici bir meşe ağacı altında konumlanan ve bu sezon kapılarını ilk defa açan etkinlik mekânı Habitat Bodrum’un da açılış günü oldu. Öncelikle aynı ilgi ve merakı paylaşan insanlarla aynı sofrada olmak büyük keyifti. Birçok Bodrumlu ve sonradan Bodrumlu ile tanışma fırsatım oldu. Habitat’ın kurucuları Özge ve aynı zamanda gecenin şefi Volkan bu deneyimi çok keyifli hale getirdiler.
Gece boyunca her tabakla Burcu bir şarap Burak ise bir bira eşleştirdi. Her tabağın sonunda oylama yapıldı. Bazı eşleşmeler açık ara kazanırken bazı eşleşmeler kıl payı kazandı. Giderek zorlaşan kararlar, kimseyi üzmeme endişesi ve hakikaten iki eşleşmenin de çok başarılı olması geceyi diğer etkinliklerden ayıran hislerden oldu. Üçüncü etkinliğin kazananı ise şarap oldu.
Köpüklü Brunch
2Mastori’nin az kapışmalı brunch etkinliği ise yine Habitat Bodrum’un ev sahipliğinde gerçekleşti. Bu defa tabaklara köpüklü şaraplar ve biralar eşlik etti. Bu defa köpüklü şarap ve bira kapışması ise sadece son tabakta gerçekleşti.
Yemek ve sosyalleşme arasındaki ilişki tabii ki yeni bir kavram değil. Bu etkinlik benzer ilgi ve tutkuları paylaşan ve belki birçoğu da birbirini hiç tanımayan insanları bir masa etrafına toplamayı başardı. Sohbeti başlatan konu ise etkinliğin temelinde olan şarap- bira kapışmasıydı. Tabii kadehler dolup boşaldıkça sohbet koyulaştı. Son derece keyifli bir sohbet, lezzetli yemekler, harika köpüklü şaraplar, biralar ve son olarak viski shot süprizi ile etkinlik sonlandı. Bu etkinliğin doğallığı, gerçekliği ve özeni bir kez daha fark yarattı.
Bodrum’da Tanrı Misafiri
Tanrı Misafiri pandemi ile yeme-içme dünyasına şüphesiz yeni bir soluk ve bakış açısı getirdi. Çok kısa sürede çok fazla insanın deneyimlediği bu proje önce İstanbul’un özel noktalarında pop-up’lar olarak daha sonra Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yeme içmeyi seven, farklı deneyimler arayan insanlarla buluştu. Hatta Tanrı Misafiri ekibi İstanbul’da eski bir şehir hatları vapurunda ve Mardin Bienali açılısında etkinlikler gerçekleştirdiler.
Ben geçtiğimiz Eylül İstanbul’da Tomtom’da harika bir bahçede uzun süredir takipte olduğum Tanrı Misafiri’ni deneyimledim. Gerçekten keyifli olarak hatırladığım bu geceyi bu yaz Bodrum’da bir Tanrı Misafiri gecesi takip etti. Açık Mutfak Gümüşlük’te zeytin ve mandalina ağaçları arasında bir Tanrı Misafiri gecesine gittim. O gece aynı zamanda Chandon’un Arjantin’de üretilen köpüklü şarabına portakal kabuklarından, şifalı bitkilerden ve baharat karışımından elde edilen portakal bitteri eklenmesiyle ortaya çıkan Garden Spritz adındaki içkisinin de lansmanıydı. Biz bu etkinliğe katılmaya karar verdiğimizde lansmandan haberimiz yoktu. Tatlı bir sürpriz oldu. Tanrı Misafiri’nin fark yarattığı konulardan biri, ortamın Garden Spritz’in içeriği ile uyumlu tasarlanan dekoruydu. Misafirler için hazırladıkları çiçekli taçlar ise çok zarif bir detaydı.
Açık Mutfak’ın hemen girişinde kurulan Chandon standından içkilerimizi alarak deneyimimiz başladı. Garden Spritz’in 5 buzla, 1 adet biberiye dalı ve son olarak kurutulmuş bir portakal dilimi ile içilmesinin tavsiye edildiğini öğrendim.
Gece boyunca içilen Garden Spritz ile ilgili nasıl içileceği bilgisi yeterli olarak verildiyse de içkiyi baştan sona tanımak, üretim süreçleri ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterdim.
Bir de mekân o kadar Garden Spritz ile uyumlu olarak süslenmişti ki, menünün de narenciye teması ile daha uyumlu olarak tasarlanabileceğini düşünmeden edemedim. Bütün gece boyunca herkesin güler yüzü, yüksek enerjisi ve ilgisi gecenin unutulmazlarındandı.
Uzun lafın kısası böyle bir içki markasının Türkiye lansmanını Tanrı Misafiri iş birliği ile yapmasını ve bu lansmanın sadece influencerlar için değil, yeme-içme deneyimleri peşinde olan bir kitle için kurgulanmasını son derece akıllıca buldum. Özellikle yeni ürünler için markalara hazır, nokta atışı kitleler sunan organizasyonlar gerçekten çok değerli olduğunu düşündüm.
39°22’47.9″N 26°37’37.4″E: Trata Ayvalık
Yeme-içmeyi bambaşka bir noktaya taşıyıp benzersiz bir deneyim haline getiren oluşumlardan biri de Trata. Yemek yiyeceğiniz güne kadar nereye gideceğinizi ve ne yiyeceğinizi bilmediğiniz gizemli bir deneyim kurgusu. Bulunduğu coğrafyanın havasından, suyundan, zeytininden, meyvesinden ve sebzesinden ilham alan bütünsel bir deneyim. Misafirlerin beyaz giymesi bir mecburiyet değil ancak tavsiye ediliyor. Her detay bu seyyar restoran deneyiminin dinginliğine ve sakinliğine katkıda bulunuyor.
Bu yaz hiçbir şey ucuz veya makul değil şüphesiz. Trata da pahalı sayılabilecek bir deneyim. Instagram üzerinden rezervasyon yaptırıyor ve 7-9 tabaktan oluşan set menü için ödemenizi yapıyorsunuz. İçecek bedelini ise deneyim sonrası Trata’da ödüyorsunuz. Tüm iletişim oldukça zarif. Konuk olunacak gün size en geç saat 12:00’de o günün merkezi Ayvalık olan 25 km çaplı bir alan içerisinde konumu bildiriliyor ve zamanı geldiğinde eşsiz bir deneyim için yola çıkıyorsunuz.
Uzun süredir takipte olduğum bu deneyim için dört kişilik bir grup olarak yola çıktık. Cunda Adası’nın en uçlarında Mola Beach’in yanında, deniz kenarı bir zeytin bahçesine vardık. Masaya oturduğumuzda ise ortamın dinginliğinden kendimizi neredeyse fısıldayarak konuşurken bulduk.
Kuzey Ege’nin cömertçe sunduğu çok iyi malzemelerle hazırlanmış zeytinyağlılar, kömür ateşinde pişen deniz ürünleri ve son olarak lor tatlısı son derece lezzetli ve özenliydi. Porsiyonlar ise alışılmadık bir bolluktaydı.
Bu deneyimin en ilginç yanı, bu kadar doğal, bu kadar masalsı, bu kadar samimi bir ortamda özenle hazırlanan bu kurgunun, servisinin aynı samimiyetle yansıtılmıyor oluşuydu. Tam olarak anlatması zor bir üslup ile karşılaştık. Herhangi bir olumsuzluk yoktu ama bir samimiyetsizlikten bahsedebiliriz. Son olarak, çok detaylı Instagram yazışmalarında ne yazık ki belli bir servis bedeli karşılığında kendi içkinizi götürebileceğiniz belirtilmiyor. Eğer gitmeye karar verirseniz bu önemli bir detay olabilir.