İpek Auf

Mart – Nisan 2022, İstanbul Restoranları

Mart, baharın gelemediği son derece hızlı bir ay olurken Nisan ısınmaya başladığımız bir ay olarak geçti. Kar çılgınlıkları ve araya kısa birer Ankara, Atina ve Kıbrıs seyahati girmesi sebebiyle mart ayında çok fazla restoran deneyimleme fırsatı bulamadım. Nisan ise biraz daha hareketli geçti. Havalar yavaş yavaş ısındı. Her şey hızla her geçen gün daha da pahalılaşıyor.

Zaten evde çok fazla yemek yapıyordum ama son dönemde çok daha fazla yapar oldum. Her şey bu kadar pahalıyken de neye para harcamayı seçtiğimiz daha önemli bir tercih haline geliyor. Umarım benim deneyimlerim işinize yarar.

Karşınızda Mart ve Nisan 2022’de deneyimleme fırsatı bulduğum İstanbul restoranları…

Petra Gayrettepe

İstanbul’un en keyifli bulduğum mekanlarından biri. Özellikle öğlen kalabalığı başlamadan önce çalışmak için de çok iyi bir alternatif. Gürültü konsantrasyonunuzu bozmuyorsa gün boyu da çalışılabilir. Özellikle otlu scone ve sumaklı limonata tercih ettiğim iki ürün.

Matters

Matters Suadiye ile ilgili bir yorum yapabilmek için sanıyorum çok yeterli bir deneyimim olamadı. Açıkçası çok yanlış bir tercih yaparak sağlıklı bir banana bread versiyonu denedim. Biraz fazla sağlıklıydı sanıyorum 🙂 Bir daha yolum düşerse daha “sağlıksız” bir tercih yapabilirim.

Minval

Minval benim çok sevdiğim ve güvenli bir tercih olarak gördüğüm tatlı bir mekân. Tabakları, bardakları ve tüm ambiyans çok özenli ve zarif. Porsiyonlar biraz küçük. Özellikle tostu ve vejetaryen burgeri çok başarılı. Ben çok cheesecake insanı değilim ama cheesecake’i de çok hafif, zarif ve lezzetli.

Apartıman Yeniköy

Apartıman, açık ara İstanbul’da gitmekten en keyif aldığım yerlerden biri. Bence günün her saatinde, her amaçla, her grubu mutlu eder. Önü, arkası, alt katı, üst katı her yeri başka keyif. Servis her zaman çok güler yüzlü ve başarılı. Burçak ve Murat Kazdal’ın yarattığı nevi şahsına münhasır Apartıman’da, malzemenin kalitesinden hiçbir zaman şüphe duymuyorum. Sanıyorum kısa bir dönem menüde yer alan “Bergo” kokteyli de benim kalbimi kazandı. Gasterea’da yayınlanmış “APARTIMAN SAKİNLERİ: ŞEF BURÇAK KAZDAL & MURAT KAZDAL” röportajını okuyarak bu özel mekanın ruhunu, kafasını ve hikayesini detaylıda öğrenmek mümkün.

Coffee Department

Coffee Department’ın İstanbul’daki hayatımı güzelleştirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Hem her gün içtiğim kahve Coffee Department’tan, hem de İstanbul’dan edindiğim dostluklardan en değerlilerinden biri. Coffee Department’ın arkasında gerçekten işlerini çok ciddiye alan ve keyifle yapan bir ekip var. Metin her görüşmemizde kahve ile ilgili her türlü soruma sabırla ve keyifle cevap veriyor. Özellikle Metin’i yakalar ve elinden bir espresso içerseniz gerçekten çok iyi bir “kalibrasyonu” (böyle deniyormuş:)) olduğunu göreceksiniz. Lian ise ürettiği içeriklerle, “Köklere Dönüş” projesiyle, zarifliğiyle ve arkadaşlığıyla her zaman bana ilham veriyor. Özellikle Reşitpaşa’da yeni açılan Coffee Department Roastery’nin keyfi de bir başka.

Balıkçı Yılmaz

Burayı yazıp yazmama konusunda epey düşündüm. Çünkü İstanbul’da ödediğimiz en yüksek hesaplardan biriydi. Ama bir yandan da her şey o kadar güzeldi ki. Salatasından balığına, mısır ekmeğinden çayına. Gerçekten çayı bile çok güzeldi.

Akl-ı Selim Ocakbaşı

Aklı Selim Ocakbaşı, Vedat Milor’un rehberine girmesiyle birlikte bizim de radarımıza girdi. Öncelikle dışarıda oturmak büyük keyif. Meze çeşitleri de alıştığımızdan çok ve lezzetliydi. Ciğer, çöp şiş ve Adana yedik. Üçü de çok güzeldi. Son vuruş ise katmer ile yapıldı. Bir tane daha isteme niyetimizi dile getirdiğimizde ise kalmadığını öğrendik. Sonsuz çay servisi de deneyimimize eşlik etti.  

Vertical

Vertical henüz çok yeni. Konsepti anlamak biraz zor. Bağdat Caddesi’nde Boyner’in altında yer alan bu alanın önü ve arkasını ayrı olarak düşünebiliriz. Önü kendi menüsü olan bir restoran. Arkaya doğru ilerlediğinizde ise önce Nappo (eğer Nappo’nun bir tarafında oturursanız Nappo garsonları servis yapıyor), sonra upuzun bir bar ve karşısında yer alan Markus ve Ken’i görüyorsunuz. Çok kısa zaman sonra bu mekanlara bir de bitki temelli bir mutfak eklenecek. Ortak alanda oturduğunuzda siparişinizi Markus, Nappo veya Ken’e gidip veriyor ve “buzzer” ile takip ediyorsunuz. İçecek siparişlerini ise ortak barın garsonlarına veriyorsunuz. Kokteyllerden de bahsetmeden olmaz. Oldukça iddialı ve ezber bozan bir menüsü var.

Oklava

Oklava da Gayrettepe’nin çok yenilerinden. Çok tatlı ve sade bir taze makarna dükkânı. Küçük bir menüsü var. Sanıyorum her gün mevsimsel bir salata seçeneği oluyor. Tabii çeşitli makarnalarla birlikte. Bu uygulama ne kadar devam eder bilmiyorum ama filtre kahve ikramı ile de kalbimizi kazandılar. Ellerinin lezzetli, yollarının açık olduğunu düşünüyorum. Bir daha kesin gideceğim adreslerden.

Yeni Lokanta

Başlı başına bir yazı konusu. Yeni Lokanta, güzel bir yemek için benim her zaman ilk tercihim. Tabiri yerindeyse tam bir “date” mekânı. Artık çoğu “fine dining” restoranda bir versiyonu olan mantının Yeni Lokanta hali tam anlamıyla bağımlılık yaratıyor. Ben ilk defa bu mantıyı ve vişneli pancarı Londra’da o dönem yeni açılmış olan “Yeni Soho”da tadıp çok etkilenmiştim. Her yediğimde de aynı mutluluğu yaşatıyor bu yemekler bana. Biz bu defa tadım menüsü yerine a la carte menüden her yemeği istedik. Hepsi birbirinden güzeldi.

Salon Cuma

Çok uzun süredir listemde olan ama bir türlü gidemediğim bir yerdi Salon Cuma. Gerçekten bambaşka bir kurgu. Çok zevkli bir apartıman dairesine konuk oluyorsunuz. Güzel bir margarita eşliğinde güzel yemekler yiyorsunuz. İki kişi girmek yerine etkinlikler için daha uygun bir mekân sanırım. Ama bir noktada kesin görülesi.  

dekk

İstanbul’un tam olarak böyle bir alana ihtiyacı varmış. Herkesin istediğini yiyip içtiği, her şeyin dışarıda olup bittiği, kolay park edilen, temiz bir tuvaleti olan üstüne bir de manzaralı bir alan dekk. Bir tek biralar çok soğuk değil ve fıçı bira yok. Ama bu yazıyı yazarken artık fıçı bira var sanırım.

Efendi

Efendi’ye biz çok erken bir saatte gittik. Tam kapının önündeki masada çok iyi kokteyller içtik. Zhu’nun suşilerinin de çok iyi olduğu söyleniyor ancak onu henüz denemedim. Eğer eğlenmeye gitmek istiyorsanız çok geç gitmemenizde fayda var. Biz saat ona doğru geri döndüğümüzde giremedik…

Karloff

Eskiden antikacı olarak hizmet verdiğini öğrendiğim Karloff, kalbimi masaya her şeyden önce su getirerek kazanıyor. Bırakın suyu astronomik fiyatlara değil makul fiyatlara satmayı; Karloff’ta su bedava! Bunun üzerine bir de kokteylleri çok başarılı. Özellikle Mayday çok güzeldi.

Tatbak

Burayı bilmeyen İstanbullu azdır sanırım. Ama ben Ankaralıyım. Dolayısıyla ilk defa gitmem kabul edilebilir. 1960’tan bugüne değişmeyen lezzetler vaat eden Tatbak, uzun süredir Nişantaşılı olanlara göre de bu vaadi yerine getiriyor. Özellikle “çıtır” olarak sipariş verdiğimiz lahmacunu ve kaymaklı kadayıfı bir daha gitmem için yeterli sebepler.

Bonus: Eat it Fermented

Nisan ayında Bukızhepaç davetiyle Eat it Fermented davetine katıldım. Her detayı çok zarif ve düşünülmüş bir etkinlikti. Ari Konfino’nun Eat it Fermented ürünleriyle Coffee Department Reşitpaşa’da pişirdiği yemekler ve çok tatlı bir ekip ile unutulmaz bir gün oldu. Kıtır pancar turşusu açık ara favorim. Yeni çıkacak “huckleberry”li çikolatalarını da kaçırmamak gerek.