2o2o

Bu fotoğraftaki gibi başlamıştı 2020 ama öyle geçmedi. Geçtiğimiz yıllara uzaktan yakından benzemeyen, ezber bozan, sınırlar koyan, özgürlüklerimizin elimizden alındığı çok acayip bir sene yaşadık. 2020’nin bir suçu yoktu belki ama kabak onun başına patladı. Tüm dünya etkilendi. Bunun yanında, herkes eşit şekilde zorlanmadı. Evinde kalabilenler oldu, kalamayanlar oldu. İşini, evini, düzenini kaybeden birçok kişi, birçok yitip giden hayat oldu. Son derece soyut ama bir o kadar da somut bir virüs ile savaştık, hala savaşıyoruz. Ne zaman biteceğini de bilmiyoruz.

Sonuç olarak, dünyanın senelerdir yaşadığı sancılar somutlaştı. Değişim ve dönüşüm hayatın her alanında kaçınılmaz oldu. Yıllardır bu değişime hazırlananlar da bu değişime hazırlıksız yakalananlar da kendini kriz masasında buldu.

Sağlık Olsun

Her şeyden önce sağlığın önemini anladık. “Sağlık olsun” bir züğürt tesellisi olmaktan çıktı, son derece içten bir dilek haline geldi. Birlikte olmanın, birlik olmanın, birbirimize destek olmanın ne kadar değerli olduğunu gördük.  Bu süreçte, değerlerimizi de gözden geçirme fırsatı bulduk. Bizim için gerçekten ne önemli? Ne olmasa da olur? Gerektiğinden fazla mı tüketiyoruz? Tüketim alışkanlıklarımız kendimiz ve dünya için iyi mi?

İyi Malzeme, İyi Üretici, İyi Yemek

Pandeminin ilk dönemlerinde Türkiye’nin dört bir yanından malzeme sipariş etmeye başladım. Urla’dan enginar, Elibelinde Tarım’dan kuşkonmaz, Saklı Orman’dan mantar, Üstün Palmie’den paskalya çöreği, İda Mera’dan peynir, Coffee Department’tan kahve, Mitte Brot’tan ekmek, Amazon’dan bir sürü yemek kitabı, Santimetre’den orta boy sini (biraz alakasız olabilir), Rumisu’dan fular (bu da biraz alakasız). Gerçekten eve gelen kargo paketinin haddi hesabı olmadı uzunca bir süre. Bu kargo çılgınlığı kardeşim Defne’nin “karbon ayak izinin farkında mısın?” demesiyle son bulmasa da oldukça azaldı. Ancak iyi malzemeye bu kadar kolay ulaşabiliyor olmanın tüm nimetlerinden faydalandım, hala da faydalanıyorum.

İyi gıdaya, iyi üreticiye ulaşmak çok kolaylaştı. Tabii oldukça dijitalleşmiş üreticilerin yanında bırakın web sitesini, bir Instagram hesabı bile olmayan üretici çoktu. Hala da çok. Pandemi ile birlikte (veya öncesinde, benim yeni haberim oldu) birçok pazaryeri girişimi hayatımıza girdi. Komşu Bostan, Açık Gıda, Good4Trust, kadinüreticiden.com ve muhtemelen daha birçokları… Bu gibi platformlar belki de iyi gıdanın önemini anlamaya başlamamızla birlikte daha görünür oldular.

Köpükler üzerinde dizilerek, 5 kat streç film ile sarılmış mükemmel görünümlü domateslerin, besin değerli olarak organik ve o kadar mükemmel görünmeyen domateslerin yanından bile geçemeyeceğini fark etmeye başladık. Çünkü bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gerekiyordu. Bir de uzun bir süre boyunca birçoğumuz için tek ev dışı aktivitemiz doğada vakit geçirmemiz oldu. Belki de ilk defa baharın gelişini, tüm muhteşemliği ile gözlemleyebildik. Küçücük bir filizin, koca ağacın gövdesinden çıkmayı başarmasını, gün be gün büyümesini izleyebildik. Belki balkonumuzda, mutfağımızda, bahçemizde bir şeyler yetiştirdik. Düşünmeden kilolarca alıp geçtiğimiz domatesin üreticisinin, bir şans daha vermeden çöpe attığımız hafif pörsümüş bir meyvenin yetişmesi için harcanan suyun ve pandemi koşullarında o ürünün tarladan soframıza gelmesini sağlayan insanların değerini anladık.

Restoranların da hayatımızdaki öneminin aslında hiç de azımsanmayacak büyüklükte olduğunu derinden hissettik.  Önümüze gelen ve belki gerisini hiç düşünmediğimiz tabakların arkasındakileri tanımaya başladık. Canla başla üreten üreticileri, hakkı ödenemeyecek servis elemanlarını ve kaliteden ödün vermeyerek yaratmaya devam eden restoran şef ve sahiplerini…

Paylaşmak

Özel bir yıldı bitmekte olan bu yıl. Bu yıldan önce sanki çok daha gizli saklıydı tüm bildiklerimiz, tariflerimiz, üreticilerimiz. Bu dönem çok daha açık hale getirdi hepimizi. Herkes elini taşın altına koydu. Bu sadece yeme-içme sektöründe değil her sektörde oldu belki. Benim yakından tanık olduğum yeme-içme tarafı oldukça etkileyiciydi. Tariflerini paylaşan restoranlar ve şefler, restoranlarını veya platformlarını üreticilerinin ürünlerini satmak için açan işletmeler, lokal üreticilerin ürünlerini satmaları için oluşturulan platformlar, sevdikleri restoranlara, üreticilere destek olmaya çalışan bizler…

Yeni Normal?

Açıkçası yeni bir normalden şu aşamada bahsetmek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Her şeyden önce “normal” ne demek? Dolayısıyla eski bir normalden bahsetmek de ne kadar mümkün? Mart bambaşkaydı, Temmuz başka, bugün bambaşka. Uygulamalar, sayılar, ruh hallerimiz durdurulamaz bir değişim içinde. Ama sanırım geride bıraktığımız eşi benzeri olmayan günlerin en önemli öğretileri esnek olabilmek, değişime açık olabilmek ve sürekli dönüşebilmek oldu. Dolayısıyla bir “normal” tanımlamaktansa değişen şartlara uyum sağlayabilmek, bu şartların herkes için değiştiğini unutmamak, çok daha anlayışlı olmak ve birlik olmak önemli.

Yeni Yıl

Şimdi önümüzde yeni bir yıl, her şeye rağmen yeni bir sayfa var. Belki biraz yorgunuz ama umuyorum umutluyuz, motiveyiz, heyecanlıyız. Ben pandemi döneminin hayatlarımızdan uzaklaşmaya başlaması ile birlikte mümkün olan her durumu, olayı, klişe her günü kutlama niyetindeyim. Hayatıma, dünyaya değer kattığını düşündüğüm herkes için elimden geleni yapmayı umuyorum. Sevdiğim, inandığım restoranlara destek olmak, güvendiğim üreticilerin ürünlerini kullanmak ve paylaşmak, mümkünse çok daha atıksız ve sürdürülebilir bir yıl geçirmeyi umuyorum. Belki çok özgürce seyahat etmemize daha var. Ama en azından rahatça sosyalleşebilmek, kadeh kaldırabilmek, keyifli ve uzun sofralar, özgürce sarılmalar hayalindeyim.

Bu seneyi unutturacak güzellikte, gönül rahatlığıyla yiyip içebileceğimiz, sosyalleşebileceğimiz,sağlıklı, huzurlu, bir yıl diliyorum…

Mutlu yıllar!